Sapkınlığa Bir Bakış!..

 
Her devrin kendine özgü sapkınlıkları vardır…

Cümleyi şöyle de açabiliriz:

Ezelden beri süre gelen sapkınlıkların her türlüsünden faydalanan devrin sapkınları, yaşadıkları devre ve ya zemine göre yeni sapmaların/sapkınlıkların da bizzat müellifi ve icracısıdırlar…

Her sapma/sapkınlık, içinde çok belirgin olarak enva-i çeşit hile, desise, al, tuzak ve tabii ki ahlâklı toplumların reddettiği ahlâksızlıkları barındırır…

Her sapmanın/sapkınlığın arkasında birinci derecede menfaat, makam ve mevki ve görmemişlikten kaynaklanan gösteriş hastalığı dayanır…

Mala, mülke, paraya, pula, gösterişe, alayişe, makama, mevkie, altın yaldızlı tahta, istisnasız herkese/her kesime hükmetme histerisinin arkasında duran en büyük sebep ise cehalettir…

Doğrudur; tamah, bilgi birikimi yüksek, dirsek çürüterek makam ve mevki sahibi olan insanlarda da görülür…

Amma ve lâkin siz, hiç sopa zoruyla adam terbiye eden tıp, hukuk vs. âlimi gördünüz mü?

Şöyle tasavvur buyurunuz:

Eğer hâkimler, savcılar, avukatlar hukuk fakültelerinden kılıç zoruyla mezun olsalar ve kılıç zoruyla hüküm verseydiler; dağıttıkları hiç adalet olur muydu?

Bir önemli husus daha var.

Günümüzde (doğrusu tarihte de) sapkın bireylerden çok sapkın toplumlar daha fazla yer almakta ve dehrin önemli bir kısmına (özellikle Şark’ta) hükmetmektedirler…

İçlerinden bazen “Ben bunlardan değilim ama düzelmeleri için bizzat içlerinde kalarak direniyorum!” mealindeki çıkışlar da samimi değildir. Ayıplarının üstüne cila çekme gayretidir. Beyhudedir ve makul mahfillerde de hükmü yoktur!

***

Yeryüzünde sapkınlığın nüfuz etmediği hiçbir kesim yoktur.

Bilumum dinlerde, mezheplerde, tarikatlarda…

Adalet dağıtıldığına inanılan hukuk sisteminin içinde…

Sosyolojik bölünmelerde… Kabilelerde, aşiretlerde, cemiyetlerde, derneklerde, meslek kuruluşlarında…

Hele hele siyaset bilimi denilen, bilenden çok bilmeyenin, bilginden mislince fazla cahilin (diploma cehaleti götürmez) var olduğu siyaset arenasında…

Ezcümle insanın var olduğu her yerde sapıklar da, sapkınlar da vardır ve var olmaya devam edecektir…

İster tarih sayfalarını okuyarak, ister yaşadığınız dünyaya dikkatlice bir nazar kılarak bakın…

Onların olmadığı bir devir, bir zemin, bir alan yoktur…

***

Çağımız dünyasında; uygar toplumlar, doğruluktan sapmayı ve her anlamdaki sapkınlığı bir nebze de olsa gemlemeyi başarmışlardır…

Bunun başarılmasındaki temel kıstas; açık bir toplum yaratabilmek ve gücü elinde bulunduranların bizzat toplumun kendisi tarafından kontrol edilmesidir…

Bunun da yolu, elbette ki öncelikle çok iyi bir eğitimden geçmektedir. Yetişmiş insan sayısı arttıkça ve açık toplumun gerektirdiği şartlar oluşturuldukça, sapıkların alanı daralmakta ve namus, haysiyet ve vicdan sahibi insanlar tarafından tecrit edilmektedirler…

Evet, bu tür uygar toplumların ve onların açıklıkla tesis ettikleri devlet yönetimlerinin sayısı oldukça azdır. Ama hiç yoktur da diyemeyiz…

***

Günümüz dünyasında; ırz ve namus düşmanı sapıklardan çok, menfaat için yapmayacağı hiçbir ahlâksızlığın olmadığı, makam, mevki ve mal mülk histerisiyle yanıp tutuşan sapıkların sayısı misliyle daha fazladır…

Bunun önüne geçmenin en önemli unsurlarından biri de “iyi yetişmiş ve tarafsız ve de bağımsız yargı mensuplarından kurulu” bir adalet teşkilatının ve “evrensel hukukun gereği olan kanun ve düzenlemelerin yapılarak” tesis edilmesidir…

Maatteessüf bizim ufkumuzda böyle bir ihtimal görülmemektedir…